tırnak yemenin incelttikleri

yerden kopsun. koşarayak girdi içeri. sıyırdı kocasının askerde giydiği yeşil donunu, iki ışık hızında. aç, kapa. işe işe işe işe, kırmızı yandı dur. kalktı sifon/yer. ayna baktı. kadın aynı ben. aysel. göz, göze geldi. arada burun. diğer göz kaçtı. şaşı. aynı dem, bağırdı aynaya: “diğer gözümü sikeyim!”

konuştu aynayla, engüzelkim tribini yaşamadan.

– ölümden değil de savaştan korkan bir çocuğu yaratmayı sırf devletler de istemez diye isteyemiyorum.

– ne diyorsun manyak! baban uyanacak, mezar-takmaz.

– ölü baba parası bile yenilir. lakin yakana yapışan bir ölü mahsul vardır. silkelendiğin an  ölürsün. adalet, siktiğimini adalet, yanlış numero. romeoyu realistler sevmez. ben de.

zevcem afganistanda amerikan askeriyesi kompela. lojistik; makine ikmal. yeşil donunu görmedim hiç. muhabbet koyunlaştı, ayna ve aysele dönelim.

– x, gerçekliği yakaladığı an, kendiliğinden geçiyor. x, memnuniyetsiz olmalıydı, isyancıl cangıl-ergen olmalıydı. biz yanlış anladık. geçtiğimiz saptal yerleri değerliymiş gibi ayna misali yansıtarak. lütfen inanın, i am the march madness, bizatihi. fotoğraf çektik ki bu x değil. benim photographer annem var zaten. okuma yazma bilme. zed.

– “be at kendini denize!” yılan balığı mı neyin varmış, saldırma sakın! sarıl, sinsi, sakin.

– deniz de karanın üstünde. kara çingenenin lanet büyülü naylon gözlerine bakma beyaz dağlı ayna.

hiç birimiz bakmadık. ne zevcem, ne ben, ne aysel, ne ayna.

ameno billahi.

züberoğul

tüm odaların kapıları kapalı, herkesler bir ibneliğin peşinde gibice, delice, sökmen ve kara takkeli. birazdan yağmur yağabilirinin ürkmece, rekor doğabilirin keşkece.  ışıkları kapattıklarının izsizce giriyoryum, nereden anlar ki bu dingiller, ayaklarımı götüme soktum. sus iki dakka. dukka. ağamı yolladım tanca iline, sapıttı pezevenk. üstelik silahı var. sus iki dakka. dukka. yoksa sıkar. ordan buri. iranda da nükleer silah var, komşular söyledi iyiyiz lan da! mütevazi bir, ezan okuyordu. tevazumu mazur görün çok pardon ama biz de son ses “esti bahar yeli karlar eridi” bilemedin “hiçbir türlü bulamadım ben beni” çalıyorduk yani az buz değil. sonra sızmışız camlar açık, birinci kat, garaj üstü. küfürlerle, bağırışlarla uyandık, sabah ezanı. biz nasıl müslüman evladıymışız’lar ki bu çok tanıdıktır, kimliğini göster, geç. orospu çocuğu kafir piç ensestçiler, anca birbirinizi sikin. çıksanıza lan dışarı erkekseniz’ler. nefes alma lan, sus. içimizden birazdan gider’ler. hem cumaya gider vaize günah çıkartırız ayol! hem üç kardeştik; baba, oğul, meryem ruh. dövmesine döverdik de baba ve meryem ruh imamın kayığına binmek istediler. binip gittiler. ikisi de kurtuldu, baba daha az. meryem ruhu yaktık, külhanda. vasiyetiydi. kadındır, yansın hele bele dediler. tamamen kurtulacağı için sevindim. onun da gömüldüğünü söylüyorlar, babayı gömdüler! ilk odunu en ben attım. babayı gömdüler, elimi sürmedim. kusurlu çıkaran’a kendi kusurunu geri yollamak gibi bir patavatsızlık yapamazdım. kefen parasını belediye verdi.  ben, ben geri geldim. drugstore cowboy, torbacı arap asım. ben senin taşralaşmış halınım.