parçakül

yaşlılık mı unutkanlık mı utangaçlık mı bilmem; kıçındaki kıllar, bedendeki sabit konumlarından vazgeçip pıt pıt klozetin, çamurun içine dökülüyordu.

sikiştiği yataklar eskidi, atıldı. çadırlar yırtıldı. inşaatlar yalandan lüks dairelere dönüştü. bodrum altlarını bin kere su bastı; bit, pire, encek sardı. demek istediğim böyle olmuş olmalı.

sifonu bozuk, suları kesik evinde küçük, tek sıçımlık bir boktum. biraz ekmek, biraz baharat, biraz makarnayla yoğrulmuştum. şarap soslu.

sular geldi. peynir tenekesine doldurduğu suyu üzerime döktü. bum!

o tanrı, ben kuldum.

“pelaspare-i rindi beduş, kase-bekef
zekat-ı mey verilir, bir diyara dek gideriz.”