denizaltı denizamı

“Eğer yolu biliyorsan, ben dönüş yolunu bileceğim”

SUBMARİNE

 

77’li Richard Ayoade’in yönetmenliğini yaptığı ilk filmi, 82’li Joseph Oliver Dunthorne’nin ilk kitabının sinemaya uyarlanması Submarine. 86’lı Alex Turner’in müzikleri ve Galler’in sakin doğasının, modern yapısının muhteşem uyumu hemen kafa-göz-kulağa çarpacaktır. Bunlar, kahramanımız Oliver’in anlatımıyla birleşince sıradan bir hikâyeye hem eğlenceli hem de edebi bir hava katılmış oluyor.

Oliver, Emrah Serbes’in Erken Kaybedenler’inden yeni bir karakter gibi göründü gözüme. Bir tereddüdün romanını yaşayan, kaybeden, problemlerini sistematik bir akılla çözmeye çalışan, kazanan, yarı-bilge bir çakal Oliver.

Orta yaşlara yeni yeni geçen bir yazarın, ilk gençlik sancılarının toplamını “yumorik” ve bilge bir dille dışavurumu olarak da okunabilir bu film. Fakat işleri basitleştirmek dinimizce tembih edilmiş olsa da, bir eseri incelerken sizin de bildiğiniz gibi ayıptır, günahtır, yapmayın ağalar.

Bir edebiyatçı gözüyle bakacak –tek gözüm var!- olursam kafama takılıyordu şu detay: Kitap referansları çok bilindik, Oliver gibi entelektüel bir çocuktan çok daha farklı örnekler çıkmalıydı. Alternatifin popülaritesine kapılmış göründü.  Üzüldüm yeminle barabar.

Neyse! Oliver’ın ara ara kameraya bakması, kameranın yakınlık-uzaklık konumları ve duraksamaları, ayrıca pastel renkler filmi eğlenceli bir şekilde kaydırıyor. Kaydırırken merak uyandırandan. Daldan dala geçiş sahneleri çok hoş. Bir yanda hastane, bir yanda çukur nehir.  Fakat hep bir ince bağlantı kuruluyor arada. Hayat-hayal, gerçek-kurgu arasındaki geçişleri lifli yiyeceklere uyguladığı gibi kolayca sindiriyor izleyici.

Filmdeki iki savı çok çekici bulduğumu itiraf etmeliyim:

  • Ölüm bilincine kavuşmak için evcil hayvanların ölmesi yararlıdır.
  • Ölümün yakınlarında dolaşmak, çirkin bir iyilik hastalığına bulaştırıyor insanı.

Baba mükemmel bir karakter. Daha fazla söz alsın diye itesim geldi. “Babadan oğula nesiller bunlar.” Donuk fakat mizahi. Oliver’in anasını sevmiyoruz pek tabii. Cins, yüzeysel, moderen karı!

Neyse! Bazı anıları, iyi ya da kötü olsun, unutmak istemiyor insan. 38, 26, 14, Fresh B’nin de dediği gibi insan hep aynı. Hatırlamak mutlu ediyor. Oliver ve Jordana hatırlayacak. Biz de öyle.

Ve denizaltındakiler öldürmese de zevkle süründürüyor. Sizden çaldıkları bir sahne mutlaka vardır. Erken emekli olmalarından önce ordunuzdan ısrarla isteyiniz. İzleyiniz.

Sen bizi götür, döneriz bir şekil.